HAREMEYNDE 14 GÜN



Yıl 2010. Aylardan Nisan… Hayatımın en özel, en güzel ve en heyecan verici anını yaşamak üzereyim… Yer Mekke… Mescidi Haram'ın önündeyim. Gözlerimi kapatıyorum... Ve açtığımda o harika yapı. Kâbe’m… Rabbimin evi.

Aman Allahım! Gözlerime inanamıyorum. Gerçekten kutsal yapı karşımda mı inandıramıyorum yüreğime. Bakıyorum dakikalarca… Doyamıyorum… Tekrar tekrar gözyaşlarımı saklayarak izliyorum.

Rabbim, “Bilcümle tüm kardeşlerime görmeyi nasip eyle.”
O an… Tarif edilemez bir mutluluk… Deruni bir yolculuk… Rabbim sen ne büyüksün…

Yıl 2020… Aylardan Ocak… Ve şehirlerin anası, mukaddes belde Mekke’deyim yine… 10 sene sonra en büyük aşkı tekrar görebilmenin mutluluğunu yaşamak üzere Mescidi Haram'ın önündeyim.. Kâbe’m yine karşımda… Yıllardır Kâbe hasretiyle yaşadığım hüznüm sevince dönüşüyor. Endonezyalı, Malezyalı, Türkistanlı, Mısırlı, Pakistanlı, Afganistanlı, Özbekistanlı… Hepsi tek yürek… Hepsi Yaradan'ın önünde secdeye eğiliyor. Hepsi ellerini semaya açıyor yalvarırcasına…

Cennet esintilerinin serinlettiği bir mekânda… Burada bulunduğum sürece anladım ki her gün günlerden Mekke… Günlerden Kâbe… Ve günlerden kutsal mabed… Teslimiyetin zirvesi… Büyük İmtihan…

Ve ayrılık vakti… Veda zamanı Mekke’me, Kâbe’me, manevi evime… Dudaklarımdan dökülen şu sözler ile son tavafımı yapıyorum:
“Min zemzeme İnşallah…”











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEYİ NASIL YAPMALI?

VAHİY VE FELSEFİ EKSENDE: ATEİST- DEİSTLERE CEVAPLAR

KÜTÜB-Ü TAVSİYE