PANDEMİ - ANLAM’A DAİR




PANDEMİ - ANLAM’A  DAİR



Di Asia Tenggara, Pandemi Wabah Corona Telah Menyasar 8 Negara  

 Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan ve dünyaya yayılmaya başlayan koronavirüs, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilince ortak bir düşmana dönüştü. ‘İnsanlık düşmanı’ virüs, o tarihten sonra dünyadaki tüm düşmanlıkları unutturdu.
 Aynı felaketle karşı karşıya olan insanlar, kinlerini ve nefretlerini bir kenara bırakıp ırk, din, dil farkı gözetmeden birbirine -mecazen de olsa- sarıldı.
Sokaklarda, evlerde şarkılar söylendi.
Bir çok yabancı ülkede ezanlar yankılandı.
Düşman ülkeler birbirlerine maskeler ikram etti.
 İlaç şirketleri “insanlığı kurtarmak(!)” için bütün işlerini bırakıp aşı geliştirmeye yöneldi…
Peki, gerçekten öyle mi oldu? Eğer olayları medyadan, özellikle de bizim medyasından takip ediyorsanız gerçekten tam da böyle oldu. Dünyada koronavirüsten başka bir zalim kalmadı. En büyük ve hatta tek düşmanımız ‘o’ oldu.
Medya veya  Sosyal Medya açısından baktığımda;
düne kadar dünyanın dört bir yanında devam eden savaş ,mazlum , yetim, açlık haberleri bir anda kesildi. Sanki bombalar sustu, mazlumların sıkıntıları yok oldu.. İnsanlarımızdan  ‘artık hiçbir şey eskisi olmayacak’ mottosu sözü ile felaket tellalları ortaya çıktı.
Hasılı;
hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması için, önce her şeyin değişmesi gerektiğini daha doğrusu önce kendimizin fabrika ayarlarımızın güncellenmesi gerektiğini unuttuk.
Bu süreçte artık tek bir gündem oluştu çevremizde;
Günlük vak’a  ölü sayıları, pandemi …
 aşı bulundu mu bulunmadı mı,
ve virüs ne zaman tehdit olma unsur olmaktan çıkacak…
Sonuç olarak virüs gibi büyük bir tehdit varken eşrefi mahlukat olan insanı haber yapmak önemsiz görünmeye başladı.
Din bağlamında değerlendicek olursam ilk dikkatimi çeken her zaman ki gibi Klavye Mücahitleri babında değerli! Hocalarımız hemen iş başı yaptı.
Bunun bir imtihan olduğunu, bol dua yapmamız gereğini biliyoruz genel anlamda amma velakin   telefonlara gönderilen 41 li yasinler, 333 lü salavatlar zikirler ile def edileceğine dair mesnetsiz paylaşımlar -ad hominem – ( safsata )değil midir?
Ve bu paylaşımların dikkate alınması zihinsel bir boşluğun göstergesi değil midir?
Tabi ki bu süreçte kendimize dair öz eleştiride bulanacağız dini anlamda;
Ama öncesinde kendimize dair ‘hata ararsan aynaya bak ‘sözünden yola çıkmamız gerekmez mi?
Bir Müslüman olarak ne kadar dürüstüz?
Güvenilecek bir bakış açısı veriyor muyuz çevremize?
Ve ben en büyük ahlaksızlığın karşımızdaki şahsa görüşü ,tavrı, tarzı ne olursa olsun değer vermemek olduğunun  kanaatindeyim…Şuursuzca eleştirmek…Arkasından konuşmak omurgasız bir şekilde…
Hepimiz bu süreçte eleştirel bir bakış açısı ile dini anlamda bir gerileme yaşadığımız gerek dile getirdik ya da okuduk diyebilirim.
Eleştirmek demek çözüm üretmeye dair bir fikrim var demektir zannımca…
Gerçekten  islam dünyasında biz Müslümanların istikamete yeniden dönebilmemizin çözüm yolları nedir sorusuna;
Kur’an ve Sünnete bağlılık derler klasik anlamda…
Günümüz globalleşen dünyada bu söylemlerin dilsel açıdan problem teşkil ettiğini düşünüyorum.
Dilimiz artık ana kaynakların özüne dokunmadan güncellenmesi gerektiğini savunuyorum.
Şu an’a kadar yazdıklarımdan  hep olumsuz düşünmüşün diyebilirsiniz.
Ama ortada bir vakıa olduğunu düşünüyorum herkesin görüp de dile getirdiği ama çözüm üretilemediği…
Tabi ki dini anlamda olumlu gelişmeler de oldu…
Cami ve cemaatin önemini bir kez daha anladık.
Dua nın her daim yapılmasını gereğini idrak ettik.
Pazarda çarşıda özgürce gezmenin bile basit gibi görünse de bir nimet olduğunu yaşadık.
Her şeyden önemlisinin Allah Resulu’nun ifade ettiği gibi sağlık olduğunu bildik.
Ve dünyanın Allah be’s baki heves sözü nispetinde olduğunu …
Toplumsal olarak bir afalla yaşadık koronavirüs sürecinde.
İlk zamanlar işi magazine döktük ve ciddiye almadık.
Adeta turnusol kağıdı misali yaşayarak öğrenme felsefesini baz aldık pandemi sürecinde.
İşin ciddiye ortaya çıkınca panik yaşadık.
Önce kendimizi düşündük.
Annelerimiz, babalarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz hep sona kaldı.
Ta ki bilimsel açıklamalar ile kimlerin daha çok korunması gereğini öğrenmemize kadar…
Yine işgüzarlık ve iş bilmemezliğimizin etkileri ile özellikle yaşlılarımızın çok üzerine gittik.
Tedirgin ettik, sanki sizler potansiyel yaşayan ölülersiniz gibi davrandık.
Annem öyle etkilendi ki - 63 yaşında -hatta ben bunu HALO ETKİSİ olarak düşünüyorum;
1 aydır kafasını pencereden dahi çıkarmadı.
Çıkar çıkmaz virüse yakalanırım ve ölürüm.
Evet, cidden bu düşünceye vardı ki  ben yaşlıyım dedi…
Yaşlıların hepsi ölecek…İfade ettiğim gibi; HALO ETKİSİ!
Gençlerimiz bize bir şey olmaz düşüncesi ile her ne  kadar rahatız havası vermeye çalışsalar da ilerleyen süreçte yerini kaygı aldı.
Kaygı neticesinde stres, strese bağlı olarak günümüzün en büyük problemlerinden olan VAROLUŞSAL BOŞLUKLAR daha net ortaya çıktı.
Evet, hayatımızın anlamına dair en büyük sıkıntımız son zamanlarda Viktor  Frankl’nin  İnsanın Anlam Arayışı isimli kitabında ifade ettiği gibi; VAROLUŞSAL BOŞLUK…
İnsanın olumlu-olumsuz her durumda bir bakış açısına, bir ideale daha doğrusu her durumda bir planı programı olması elzemdir derim.
Eve kapandığımız zaman dilimlerinde;
Hayata dair anlamı olmayanlar;
-Bol bol yediler içtiler.
-Her tür haberi kaynağına bakmaksızın izlediler.
-Net ve telefon ile meşgul oldular.
-Tatil gibi görüp de mutlu olanlar sabahlara kadar film izlediler.
Ve aradan geçen zaman diliminde ne hal şu durumda;
-Kaygı ve stres daha çok kendini gösterdi.
-Her sabah kalktıklarında yine aynı şeyler düşüncesi ile moralsiz uyandılar.
-Hayatın sadece geç de olsa yemeden, içmeden, keyif yapmaktan olmadığını anladılar.
-Okulun kapanmasına sevineneler okulun gerekliliğini idrak ettiler
Ve biraz önce ifade ettiğim gibi Varoluşsal Boşluğa düştüler hayatı anlamlandıramadıkları için…
Ruhunun derinliklerinde anlam arayışı içinde olanlar ise;

- önce hayatın yaşamaya değer olduğunu;
-Hayatın mükemmel varlık olarak insanın onuruna yaraşır tarzda yaşanması gerektiğini;
İnsanın Yaradan karşısında kendisinden bekleneni yerine getirip getirmediği ve yüce amaçlar doğrultusunda hareket edip etmediği soruları karşısında insanın hayatıyla ilgili cevaplar arayarak bir nev’i bu süreci güzel bir şekilde atlatmaya çalıştılar.
FİLHAKİKA;
Hepimiz bunalımlı sıkıntılı süreçlerden geçmekteyiz ve geçeceğiz pandemi de olduğu gibi.
Toplum olarak daha doğrusu bireyler olarak  bir şey sebep olmalı ki bu durumdan sıyrılalım, neler olabilir diye de düşünürsek;
Örneğin;

-Varoluşsal Boşlukları kendimizi geliştirerek doldurmaya çalışmak,
-Çocukların gülüşüne ortak olmak,
-spor yaparak,
-Bir amaç belirleyerek, sorumluluk bilinciyle hareket etmek vs.
gibi daha bir çok adımla bu hissiyatın gün gün azaldığına şahit olabiliriz.
Anlam Arayışı, insana özel bir olgu olarak evrensel; ruhsal yönden ise öznel bir yapıya sahiptir.
Her insan düşüncelerinde, tutum ve davranışlarında bir anlam bulma çabasındadır.
Ve İnsan;
sıradan bir şey, bir nesne değildir; nesneler birbirini belirler ama insan nihai anlamda kendini belirleyen bir varlıktır. 



Pandemi






 @SLH TRHL







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEYİ NASIL YAPMALI?

KÜTÜB-Ü TAVSİYE